İçeriğe geç

Petrol Piyasası Kanunu Kapsamında Faaliyet Durdurma Tedbiri

30 Nisan 2021 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan 7318 Sayılı Vergi Usul Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile birlikte 5015 Sayılı Petrol Piyasası Kanununda çeşitli değişiklikler yapılmıştır. Yapılan değişikliklerden en önemlisi hiç şüphesiz 5015 sayılı kanunun 20/1. maddesine eklenen “g” bendidir.
 
İlgili madde metni “g) (Ek:29/4/2021-7318/10 md.) Bu Kanuna göre lisansa tabi faaliyetler ile ilgili olarak, 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 359 uncu maddesinin (a) ve (b) fıkraları kapsamında; muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenleme veya bu belgeleri kullanma, belgelerin asıl veya suretlerini tamamen veya kısmen sahte olarak düzenleme veya bu belgeleri kullanma suçları ile aynı maddenin (ç) fıkrasında yazılı suçların işlendiğinin anılan Kanunun 367 nci maddesi uyarınca Cumhuriyet başsavcılığına bildirilmesi ile birlikte durum, Kuruma da iletilir ve Kurum tarafından her türlü tesiste (rafineri hariç) lisansa tabi tüm faaliyetler kovuşturmaya yer olmadığına dair karar veya mahkeme kararı kesinleşinceye kadar geçici olarak durdurulur ve bu süre içinde söz konusu tesis için başka bir gerçek veya tüzel kişiye de lisans verilmez. Kesinleşmiş mahkeme kararına göre lisans sahiplerinin lisansı iptal edilir. Bu bent kapsamında kalan fiillere ilişkin olarak verilen idari para cezaları ödenmediği müddetçe lisansa konu tesis için lisans verilmez. Bu bent kapsamındaki suçlara ilişkin vergi incelemesi sonuçlanıncaya kadar söz konusu tesis için başka bir gerçek veya tüzel kişiye de lisans verilmez.” hükmünü ihtiva eder.
 

Petrol Piyasası Kanunu Kapsamında Lisansa Tabi Faaliyetler

Anılan kanuna göre temelde petrol rafinaj işlemleri, akaryakıt dağıtımı, taşıma ve bayilik faaliyetleri için Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan belirli şartlar dahilinde lisans alınması gerekir. Sahip olunan lisans ile birlikte lisansta yer alan faaliyetlerin yürütülmesi ve bu konuda taahhütlere girişilmesi hakkı tanınmıştır. Firmanın lisans elde etmesi halinde ekonomik ve çevresel olarak pek çok yükümlülüklere de uyması gerekecektir.
 
Rafinaj, ham petrolün işlenerek kullanılabilir hale getirilmesi faaliyetlerini ifade eder. Akaryakıt dağıtımı, serbest kullanıcılar yahut bayilere akaryakıt satış ve ikmalini yapma işlemini ifade eder. Petrol Piyasası Kanunu’na göre taşıyıcılık ise petrol ve akaryakıtın deniz ve demiryolu aracılığıyla taşınmasını ifade eder. Bayilik faaliyetleri, akaryakıt dağıtım firmalarıyla yapılan sözleşmeye uygun olarak akaryakıt ürünlerinin kullanıcılara ulaştırılması, tüketicinin kullanımına sunulmasıdır.
 
İfade edildiği üzere, Petrol Piyasası Kanunu’na göre bireysel kullanımlar bir yana; bir petrolün kullanıma hazır hale getirilip tüketiciye ulaştırılmasına kadar geçen bütün süreçler EPDK lisansına tabi tutulmuştur. Söz konusu işlemlerin lisanssız yapılmış olması halinde ise kaçak kullanım söz konusudur.
 

Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu Kapsamında Akaryakıt Kaçakçılığı

Akaryakıt kaçakçılığı faaliyetlerine hem Petrol Piyasası Kanunu çerçevesinde hem de Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu çerçevesinde çeşitli hukuki ve cezai sonuçlar bağlanmıştır. 5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa göre akaryakıt kaçakçılığı; EPDK’dan lisans alınmaksızın yürütülen faaliyetleri ifade eder. Akaryakıt kaçakçılığı olarak kabul edilen fiilleri şu şekilde örneklendirebiliriz:
 
-Ülkeye Kaçak Bir Şekilde Petrol ve Akaryakıt Sokma: Gümrük işlemlerine tabi tutulmaksızın kaçak akaryakıt yahut petrolün ülkeye sokulması suç olarak tanımlanmıştır. Buna göre ülkeye kaçak petrol sokulması 3 yıldan 10 yıla kadar hapis cezasını gerektirir.
 
-Ulusal Marker Uygulamasına Tabi Olduğu Halde Belirlenen Seviyenin Altında Ulusal Marker Barındıran Akaryakıt Ürünlerinin Ticari Kullanımı: Ulusal marker uygulaması, esasında yasal olan akaryakıtı kayıtdışı akaryakıttan ayırmak üzere kullanılan; akaryakıtın içerisinde dışarıdan görünmeyen ve fark edilmeyen, akaryakıtın türünü ve niteliğini etkilemeyen bir tür kimyasal karıştırılmasıdır. Ulusal marker oranı EPDK tarafından belirlenir. Söz konusu oranın altında kalan yahut içerisinde hiç ulusal marker bulunmayan akaryakıt ürünleri; tamamen kaçak yahut içerisine kaçak karıştırılmış akaryakıt ürünü olarak kabul edilir. Anılan işlemler hukuka aykırı olup 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ve 20 bin güne kadar adli para cezasını gerektirir. Ulusal marker taşımayan akaryakıtın yurt dışından getirildiği anlaşılırsa, verilecek ceza 2 katına kadar artırılır ve 3 yıldan az olamaz.
 
-Petrol Ürünlerini Dönüştürerek Kaçak Akaryakıt Üretme: EPDK’dan lisans almaksızın akaryakıt haricinde kalan solvent, asfalt, gaz yağı gibi ürünlerin işlenerek akaryakıt haline getirilmesi de suç olarak kabul edilmiştir. Üretimle birlikte; kullanım, satışı, ikmal, taşıma, bulundurma gibi eylemler de aynı suç kapsamında değerlendirilmektedir. Bu durumda faile 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ve 20 bin güne kadar adli para cezası verilir.
 
Yukarıda ifade ettiğimiz üzere kaçak akaryakıt fiilleri oldukça çeşitlidir. Bu bölümde ifade edilenler yalnızca akaryakıt kaçakçılığının Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu kapsamındaki cezai sonuçlarıdır. Petrol Piyasası Kanununa göre de idari yaptırımlar ve tedbirler uygulanacaktır.
 

Petrol Piyasası Kanunu’nun 20/1-g Maddesi Kapsamında Faaliyet Durdurma

Anılan kanun hükmüne göre, faaliyet durdurma işleminin uygulanması için gereken ilk şart;
-Vergi Usul Kanunu’nun 359. maddesinin (a) ve (b) fıkraları kapsamında yanıltıcı belge düzenleme, bu belgeleri kullanma suçlarının işlendiği
– Aynı maddenin (ç) bendi kapsamında ödeme kaydedici cihazların bozulmasına ilişkin suçların işlendiği yönünde vergi müfettişlerince rapor düzenlenmiş olması gerekir.
 
Vergi Usul Kanunu’nun 367. maddesi gereği, vergi müfettişleri ve vergi müfettiş yardımcıları tarafından düzenlenen raporlar, rapor değerlendirme komisyonunun mütalaası ile birlikte Cumhuriyet Savcılığına bildirilmek zorundadır. İşte bu bildirimden itibaren, Petrol Piyasası Kanunu’nun 20/1-g maddesi devreye girerek, hakkında soruşturma başlatılanlar hakkında faaliyet durdurma tedbiri uygulanır. Söz konusu tedbir, EPDK tarafından uygulanır ve kontrol edilir.
 
Faaliyet durdurma tedbiri idari bir işlem olup, kovuşturmaya yer olmadığı kararı yahut beraat kararı kesinleşene dek devam eder. Adli süreç devam ettiği müddetçe, tedbir uygulanan tesisler üzerinde bir başkasına lisans verilmesi de kanun ile engellenmiştir. Ancak belirtilmelidir ki petrol rafineri tesisleri bu hüküm kapsamında değildir. Verilecek mahkeme kararına göre de lisans sahiplerinin lisansı iptal edilecektir.
 

Faaliyet Durdurma Tedbirine Karşı İptal Davası

Yukarıda ifade edildiği üzere, Petrol Piyasası Kanununa göre faaliyet durdurma tedbiri, EPDK’nın uygulamış olduğu bir idari işlemdir. İdari işlemlerin tamamı; yetki, usul, şekil, konu ve amaç unsurları bakımından hukuka aykırı olduğu iddiasıyla idari işlemin iptali davalarına konu edilebilir. Faaliyet durdurma tedbirine karşı açılan idari işlemin iptali davasında, iptal kararı verilmesi halinde tedbir ortadan kalkarak faaliyete devam edilebilir.
 

Faaliyet Durdurma Tedbirine Karşı Açılan İptal Davalarına Yürütmenin Durdurulması

Faaliyet durdurma tedbiri işlemine karşı açılacak iptal davalarında, davanın sonucunda işlem iptal edilecek olsa da karar verilene dek geçen süreler için yatırımcıların uğrayacağı zararlar oldukça yüksek olabilir. Zarar riskinin önüne geçmek amacıyla İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27. maddesiyle yürütmenin durdurulması hususu getirilmiştir.
 
Esasında iptal davasının açılmış olması tek başına yürütmenin durdurulması sonucunu doğurmaz. Yürütmenin durdurulması için mahkemenin talep doğrultusunda yürütmenin durdurulmasına ilişkin karar vermesi gerekir. Yürütme durdurma kararı;
-Uygulanması halinde telafisi güç ve imkansız zararların ortaya çıkacak olması ve
-İdari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi halinde verilebilir.
 

Faaliyet Durdurma Tedbiri Nedeniyle Tam Yargı (Tazminat) Davası

Faaliyet durdurma tedbiri nedeniyle yatırımcıların doğrudan büyük zararlara uğraması söz konusu olacaktır. Şayet faaliyetin durdurulması hukuka aykırı ise İdari Yargılama Usulü Kanunu çerçevesinde, uğranılan zararın (kar kaybı) tazmini için tam yargı davası açılabilir. Ancak ifade edilmelidir ki, kanunun çıkış süresi dikkate alındığında bu hususta henüz yüksek mahkeme içtihadı oluşmuş değildir.
 

Faaliyet Durdurma Tedbirinin Anayasaya Aykırılığı Sorunu

Faaliyet durdurma tedbirine karar verilebilmesi için yalnızca savcılık nezdinde başlatılmış bir soruşturmanın varlığı yeterli görülmüştür. Kanun’un her şeyden önce Anayasa’nın 13. maddesiyle düzenleme altına alınan ölçülülük ilkesine aykırı olduğu değerlendirilebilir. Zira korunmak istenen menfaat ile ihlal edilen hak arasında açık bir dengesizlik vardır. Dolayısıyla kanunun bu yönüyle Anayasa’ya aykırı olduğu değerlendirilmektedir.
 
Bununla birlikte, Anayasa’nın 38. maddesiyle masumiyet karinesi (suçsuzluk karinesi) düzenlenmiştir. Buna göre hiç kimse hakkında mahkemece verilmiş bir mahkumiyet kararı olmadıkça suçlu kabul edilemez. Bu nedenle esasında idarenin tek taraflı işlemleriyle, yargı kararı olmaksızın, petrol yatırımcılarının faaliyetini durdurması masumiyet karinesinin de ihlalini doğurur. Anılan gerekçelerle, uygulamada Petrol Piyasası Kanunu’nun 20/1-g maddesinin Anayasaya aykırı olduğu hususunda tartışmalar yaşanmaktadır.
 

Sonuç

Akaryakıt kaçakçılığının önlenmesi adına getirilen düzenleme ile birlikte faaliyetin durdurulması tedbirinin alanı oldukça genişlemiştir. Buna göre vergi müfettişlerince hazırlanan rapora dayanarak adli sürecin başlaması ile, yargı kararı aranmaksızın lisanslı akaryakıt faaliyetleri durdurulmaktadır. Her ne kadar uygulamada, yürütmenin durdurulması kararı alınmış olsa da vergi müfettişlerinin 3 aylık periyotlarla yeniden denetim yapıp yeni bir rapor düzenlemesiyle ikinci kez aynı konuda soruşturma başlatılmaktadır. Başlatılan ikinci soruşturmaya dayanarak yeniden EPDK tarafından faaliyetin durdurulmasına karar verilerek, daha önce alınan yürütmenin durdurulması kararı devre dışı bırakılmaya çalışılmaktadır. Anılan kanun hükmünün Anayasaya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırılığı hususu oldukça taraftar toplamış bir düşüncedir.
 
Bizce devlet, gayrimeşru eylemlere meşru tepkiler gösteren bir mekanizmadır. Bir devleti, alelade bir örgütten ayıran temel fark ise hiç şüphesiz meşruiyeti ve insan haklarına gösterdiği saygısıdır. Dolayısıyla her ne kadar ulaşılmak istenen amaç meşru ve olumlu da olsa, bu amaca hukuk devleti ilkesinin enstrümanları kullanılarak ulaşılmalıdır. Keza usul, esasa mukaddemdir.
 
İlerleyen yıllarda, anılan kanun hükmünün Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesince iptal edileceği hususunda kuşkumuz yoktur. Ancak bu zamana kadar geçen sürede yatırımcıların zarara uğrayacağı da kaçınılmazdır. Söz konusu zararın önüne geçmek adına iptal davası yahut doğmuş zararların tazmini için tam yargı davası açılabilir. Uğranılması muhtemel zararın büyüklüğü ve konunun spesifik olması nedeniyle mutlaka alanında uzman avukatlardan destek alınmalıdır.
 
Av. Mücahit KAYNARCA

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir