Kamuoyunda dezenformasyonla mücadele yasası olarak anılan yasanın içeriğini açıklamadan önce “dezenformasyon nedir?” sorusunun cevabını vermek yerinde olacaktır. Dezenformasyon kabaca, hiçbir gerçekliği bulunmayan haber ve bilgilerin kasıtlı olarak yayılmasını ifade eder. Dezenformasyonla mücadele yasasının da bu kapsamda gerçekliği olmayan haberlerin yayılmasını önleme amacı güden bir yasa çalışmasıdır. Kanun teklifi henüz meclis genel kurulunda görüşülmekte olup, kanunlaştırılmış değildir.
Dezenformasyonla mücadele yasasının getirilmesiyle birlikte özellikle internet ortamında yayılan haberlerin güvenilirliği korunmaya çalışılmaktadır. Bu doğrultuda Türk Ceza Kanunu dahil pek çok kanunda değişiklik yapılacaktır. Yazımızda özellikle Türk Ceza Kanuna eklenmesi öngörülen halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu incelenecektir.
Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma Suçu (TCK-217/A)
Türk Ceza Kanununa eklenmek istenen 217/A maddesiyle, gerçeğe aykırı bilgilerin yayılması eylemi suç olarak tanımlanmış ve bu doğrultuda cezai yaptırım altına alınmıştır. Kanun taslağında bilgilerin hangi araçla yayıldığına değinilmemiştir. Dolayısıyla internet, televizyon, sosyal medya paylaşımları yahut herhangi bir topluluk içerisinde yapılmış bir konuşma olup olmadığına bakılmaksızın, aleniyet şartını taşıyan tüm paylaşımlar suçun konusunu oluşturacaktır. Yasa taslağında anlaşıldığı kadarıyla suçun unsurları şu şekilde ifade edilebilir:
1- Halk arasında endişe, korku ve panik yaratmak saikiyle yaymak: Gerçeğe aykırı bilginin yayılma amacı, halk arasında endişe yaratmak olmalıdır. Bu amacı taşımayan bir gerçeğe aykırı bir haberin yayılması halinde suç oluşmaz. Bu hususta ifade edilmesi gereken şudur ki, temel hak ve hürriyetlerin korunması bakımından, ceza hukukunda saiklerle hareket edilmesi oldukça tartışmalıdır. Zira ceza hukuku niyete göre değil eylemlere göre ilerler, ayrıca saikler bireyin iç dünyasına ilişkin sonuçlardan ibarettir. Dış dünyada bireyin iç dünyasına ilişkin somut delil elde etmek oldukça zordur.
2- Ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgi yayılmalıdır: Gerçeğe aykırı olan bilginin, ülkenin iç ve dış güvenliğiyle, kamu düzeniyle yahut genel sağlıkla alakalı olması gerekir. Kanunda iç ve dış güvenliğin, kamu düzeninin ve genel sağlığın ne olduğu hususunda bir açıklama yapılmış değildir. Özellikle kamu düzeni kavramı, hukuk dünyasında genel geçer bir tanıma kavuşturulabilmiş değildir. Bu nedenle kanunda örtülü bir boşluk olduğu kabul edilmelidir. Bu yönüyle kanunun suçta ve ceza kanunilik ilkesini öngören Anayasa’nın 38. maddesine aykırı olduğu da tartışmalıdır.
3- Gerçeğe aykırı haber kamu barışını bozmaya elverişli şekilde olmalıdır: Gerçeğe aykırı bir şekilde yayılan bilginin kamu barışını bozmaya elverişli olması gerekir. Bu doğrultuda kamu barışını bozmaya tehlikesi yaratmayan bir eylemin suç olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Örneğin bir sosyal medya paylaşımı kasten gerçeğe aykırı haberler içeriyor olsa dahi kamu barışı için tehlike arz etmemişse, tepki çekmemiş veya etkili olmamışsa suç oluşmayacaktır.
4- Gerçeğe aykırı bilgi aleni bir şekilde yayılmalıdır: Gerçeğe aykırı bilginin yayılmasında aleniyet unsuru da aranmaktadır. Aleniyet, sayısı belirlenebilir olmayan topluluğa yönelik yapılan açıklamalar olarak nitelendirilebilir. Bu doğrultuda, birkaç kişilik arkadaş grubu içerisinde yalan bir haberin yayılması suçun oluşması için yeterli değildir. Hedef kitlenin sayısı sınırlandırılabilir olmamalıdır. Ayrıca sadece takipçilerin gördüğü sosyal medya paylaşımının aleniyet unsurunu sağlayıp sağlamadığı da tartışmalıdır.
Yukarıda anılan şartların bulunması halinde yasa teklifinde tanımlanan halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu oluşur.
Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma Suçunun Cezası
Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçunun temel hali 1 yılda 3 yıla kadar hapis cezasını gerektirir. Kanunda tanımlanan ceza sınırının üst haddi, tutuklama yasağının kapsamını oluşturan “2 yıl” şartını aşmaktadır. Daha başka bir ifadeyle suç, tutuklama yasağı olan suçlar arasına dahil edilmemiştir. Bu husus hukuk camiasında çokça tartışma yaratmaktadır. Zira düşünce ve ifade suçları nedeniyle tutuklama tedbirine başvurulması, temel hak ve hürriyetlerin korunması bakımından ölçüsüzlük sonucunu doğurabilir.
Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma Suçunun Nitelikli Hali
Yasa teklifinde öngörülen 217/A maddesinin 2. fıkrası daha ağır cezayı gerektiren nitelikli haller öngörmektedir. Nitelikli halleri şu şekilde sıralayabiliriz:
1- Failin suçu gerçek kimliğini gizlemek suretiyle işlemesi: Failin suçu işlerken gerçek kimliğini gizlemesi daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hal olarak değerlendirilmiştir. Kanunun bu metniyle özellikle sosyal medyada yer alan “troll” hesaplar hedef alınmıştır. Örneğin kendi gerçek olmayan bir nickname ile kullanılan sosyal medya hesabından yapılan paylaşım bu kapsamda kabul edilebilir. Bu durumda verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır.
2- Suçun bir örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi: Kimi zaman yasadışı örgütler, belirli haberin yayılarak toplumda infial yaratılmasını amaçlıyor olabilir. Örneğin pkk terör örgütü kimi zaman toplumun güvenlik görevlilerine bakışını değiştirmek ve güvenlik görevlilerini yalnızlaştırmak amacıyla haber kanallarından asparagas haber yaymaktadır. Bu durumun saptanması halinde verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır.
Sonuç
Dezenformasyonla mücadele yasası olarak bilinen, 26/05/2022 tarihinde TBMM Başkanlığına sunulan ancak son günlerde medyada daha sık yer bulan Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, temelde ceza kanunu başta olmak üzere pek çok kanunda değişiklik getirmektedir. Biz bu yazımızda dezenformasyonla mücadele yasası kapsamında, halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçunu anlattık. Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma suçu teklifi, temel hak ve hürriyetlerin korunması bakımından pek çok sorunu bünyesinde barındırmaktadır. Teklif aşamasında olan kanunun, yasalaştıktan sonra yeniden ele alınarak değerlendirilmesi elzemdir.
Av. Mücahit KAYNARCA